Friday, June 24, 2011

Çamur yada hamur


Geçen gün Yunus ile sahne tasarımı üzerine konuşurken ağzımdan şunlar dökülüverdi.

Çamur yada hamur silgi

Sanatla ilgilenen herkes bu silgileri bilir. Plastik bir poşet içinde satılır. Kıvamı ne çok sert ne de yumuşaktır. Bildiğimiz silgi kadar iyi silmez, sildiği zaman hafif bir iz bırakır. İşte ben bu silgiyi çok severim. Özellikle tasarım yaparken bu silgiyi kullanırım. Neden mi? Yaptığınız hata tamamen silinmez de ondan. Böylece aynı hatayı tekrar yapmazsınız. Yani, önceden yaptınızı ,isterseniz, görmeniz mümkündür. Bu, tasarımcının çeşitlemeler yapıp arasından dilediğini seçme yada ilk yaptığı çizimi beğense bile, sonraki çizimleri eleyip ilk yaptığına gönül rahatlığı ile "evet, yine de bu en iyisiymiş" diyebilme özgürlüğünü sağlar.

Kimileri bu silgiye hamur, kimileri de çamur der. Hamur insanda hep olumlu duygular uyandıran bir kelimedir. Tokluk, bereket demektir. Ama çamur asla. Genellikle atılır izi kalır cinsinden lanet bir şey olarak bilinir. Halbuki eskiler insanın çamurdan yaratıldığını söylese de özümüzün çamurdan değil hamurdan olması kulağımıza daha hoş gelir. Hamur ya da çamur, ben ikisinin de baktığınız açıya göre aynı olabileceğini düşünüyorum. Şöyle anlatmaya çalışayım. Çamur, biliyorsunuz toprak ve sudan oluşur. Çamuru kötü yapan suyunun çok oluşudur. İşte aynılık burada. Hamur nedir, un ve su. Un nereden oluşur malum.Olay kıvamı tutturabilmekte. Yoksa toprak ve su da kıvamında bir araya geldiğinde ortaya tokluk ve bereket ortaya çıkmaktadır. Özetle ne olduğu değil nasıl olduğu önemlidir. Ha hamur ha çamur, yeter ki fazlalıklar gitsin. Eksiği siz tamamlarsınız

Tasarıma dönecek olursak karşımızda kağıt ve kalem. Hadi tekno kardeşlerimizi gücendirmeyelim, monitör ve tableti yada dokunmatik hangi ve icat edilecek her ne varsa o olsun. Olay, eserde çizgi ve boşluğun nasıl bir araya getirildiğindedir. Varlık ve yokluğun düzenlenmesi ile oluşacak tasarımlar, sanatçının deneme yanılmaları ile biçimlenecek, her deneme bütünün içerisinde birbirini etkileyerek, gidecek yada kalacakları gösterecektir. Tekrar aynı çizimi yapacak dahi olsanız tasarım budur. Yoksa sanatçının yada adayının oturup esin beklemesini ya da "o müthiş tasarımı" kafasında görüp sonra kağıda aktarma düşlerine dalmasını boş buluyorum. O zaten geleceği varsa şimşek gibi çakar ve sizin bir şey yapmanıza gerek kalmaz. Oysa birşeyler yaptığınız anda akılda çakıverme olasılığı yükselir. Bilmiyorum, en azından bende öyle oluyor. Evet düşleyin, ama yaparak (okuyarak,çizerek, bakarak,araştırarak...) suyu az mı geldi ekleyin, çok mu geldi hemen diğerinden katın. Ne de olsa silginiz var, hamur yada çamur. O silgi, hatadan ders çıkarın yada sildiğinizin aslında doğru olduğunu farkedebilin diye var. Şunu da ekleyeyim, hiç bir silgi tamamen si-le-mez!, siz ne kadar sildiğinizi sansanız da.. Tabi kağıdınızı fazla eskitirseniz, onun dönüşü yok.Ve bu değerli kağıdınızdaki varlık da yokluk da başınızı döndürebilir, sakının. Ne atacağınız tek bir nokta için sonsuz kağıdın derdine düşmek, ne de ufacık bir kağıdı ebediyete kadar milyon tane çizgi ile doldurmak zorundasınız.

Son olarak şunları paylaşmak istiyorum: 1) Şimdi, şu an, çizgilerinizi akıllıca atın yoksa yazık; yeteneğiniz, emeğiniz ve kağıdınız ziyan olma tehlikesi ile karşılaşır 2) Hatalı çizim yapma hakkınız her zaman var, ama atarken kendinizin bile inanmadığı çizgi, hamuru yada çamuru bozar.